Her madde, atomlarının elektron yapısından kaynaklanan ve o maddeye özel olan bir elektromanyetik ışınıma sahiptir.
Madde enerjinin bir formudur. Bunu çok uzun zamandan beri biliyoruz. Her madde, atomlarının elektron yapısından kaynaklanan ve o maddeye özel olan bir elektromanyetik ışınıma sahiptir. Bu elektromanyetik salınım (ya da foton ışınımı) şimdiye kadar deneysel amaçlı olarak kullanılmış olan hassas foton ölçüm aletleriyle ölçülebilir. Kuantum fiziğinden bildiğimiz gibi fotonlar aynı anda hem tanecik hem de dalga-frekans yapısındadır. Şu andaki çalışmalar her maddenin yaydığı kendine özel frekans paternini tek tek ayırabilecek teknolojiye doğru ilerlemektedir.
Ancak teknoloji halen, maddelerin biofoton yayılımlarını ya da frekans paternlerini inceleyebilecek ve birbirinden ayırabilecek seviyede değildir.
Madde, enerjinin bir formudur. Bunu çok uzun zamandan beri biliyoruz, tamamen bilimsel bir gerçeklik olarak... Bildiğimiz bir başka gerçek ise şudur: Her madde, çevresinde bir elektromanyetik alan yaratır. Elektromanyetik alan kavramını "elektromanyetik ışınım" ya da "foton ışınımı" olarak da söyleyebiliriz. Rezonanstaki "frekans" kavramı ile aslında bu elektromanyetik ışınımdan-alandan bahsediyoruz. Biorezonansta, maddenin kendisi değil "frekansı" kullanılır.
Kuantum fiziğinden bildiğimiz gibi, fotonlar aynı anda hem tanecik hem de dalga-frekans yapısındadır. Yani hem enerji hem de madde; nereden nasıl baktığınıza bağlı olarak değişen "olasılıklar" şeklinde...
Rezonans, tedavi için madde kullanmaz, bünyede bir değişiklik yapmak için, maddenin enerjetik yapısını (yani maddenin enerjetik yayılımını-paternini) kullanır ve vücutta "enerji" seviyesinde bir değişim yaratır. Enerji seviyesinin, sağlık ya da hastalıkta asıl belirleyici olduğu hem akupunktur, hem homeopati hem de biorezonansın gerçeğidir. İlaçlar ya da madde düzeyinde yapılan müdahaleler, rezonansın konusu değildir, biorezonans, farklı bir "seviye"den yaklaşır ve bu seviyede güçlü bir "iyileşme olasılığı" barındırır.
İnsan vücudundaki bütün yaşamsal aktivitenin üstünde olan ve bütün vücudu (ve ruhsallığı da) içine alan üst düzey bir kontrol mekanizmasının olduğu ve kontrol mekanizmasının "enerji" seviyesinde oldugunu söylüyoruz. Sağlık/iyilik hali ya da fiziksel/ruhsal sıkıntı veya hastalık hali, üst seviyede elektromanyetik titreşimler ve "enerjetik akış"ın niteliği ile ilişkilidir. Bu seviye, hastalıkların başladığı ilk basamaktır. Hastalık önce enerji seviyesinde (duygu ile ilişkili olarak) başlar ve zaman içinde fiziksel araz-hastalık olarak maddeleşir... Yani hiçbir hastalık, altta yatan-onu yaratan duygusal yapıdan bağımsız düşünülemez. Enerji seviyesindeki bir müdahale kendisini en hızlı, duygusal seviyede gösterir. İyileşmeyi fiziksel seviyede görmek içinse zaman gerekir.
Biofotonlar, canlı dokulardan yayılan elektromanyetik ışınımlara verilen isimdir. Biofotonlarla ilgili olarak öncelikle, Prof. Popp ve ekibinin yaptıkları, bütün dünyada yankı uyandırmakta ve biofoton çalışmalarına yön vermektedir. Biofotonlar konusunda şu anda dünya üzerinde çok sayıda ve çok merkezli çalışma yürütülüyor ve şimdiye dek bulunanlar, sadece sağlık alanında değil, diğer birçok alanda farklı bir gelecek vadediyor.
Klasik biorezonans (ya da hadi, Morell tipi biorezonans diyelim), temelde akupunktur konusunda çalışmalarıyla bilinen Dr. Voll'ün (ve çağdaşı Dr. Rhayadaku'nun) 1960'lı yıllardaki elektro-akupunktur ölçümleri sırasında yapılan gözlemlerinin homeopati kurallarıyla birleştirilmesini temel alır. Akupunktur noktalarının elektriksel direnç ölçümlerinin test edilmesi, elektro-akupunktur olarak bilinir. Biorezonans; elektro-akupunktur testleri sırasında kullanılan elektriksel devre içine homeopatik ilaçların sokulmasının, akupunktur noktasından alınan elektriksel direnç ölçümünü değiştirdiği gözlemine dayanır.
Homeopatik ilacın etkisi, vücudun meridyen sisteminde elektriksel değişikliklere yol açmaktadır ve bu gözlem, biorezonansın temelini oluşturur. Her madde enerjetik bir özelliğe, bir frekans paternine sahiptir ve (maddesel etkileşimin yanında) bu frekans paterni de vücutla etkileşime girmektedir. Bu frekans paternini pratik olarak ölçmek mümkün değildir ancak, vücut üzerindeki etkileri, yarattığı elektriksel değişim, ölçülebilir. Yani homeopatik bilgi, şu andaki teknoloji ile ölçülemez, vücut üzerine etkileri ise ölçülebilir.
Zaman içinde maddelerin frekans paternleri ile vücudun frekans paternini karşılaştıran ve eşleşmelere bakarak vücudun yaşamsal özellikleri ya da organların durumu veya gıda intoleransı olup olmadığı ile ilgili testler yapan cihazlar (radyonik) çıkmış olsa da bu cihazlar, burada bahsedilen biorezonans kavramı ile alakalı değildir. Maddelerin frekans paternlerini görmek, ölçmek mümkün olmadığı için, bu frekans paternlerini vücut frekans paterni içinde aramak ve eşleşme yapmak da tabii ki mümkün değildir. Morell tipi biorezonans kavramında, tedavinin vücut üzerine etkilerini ya da verilen frekansın vücutla rezonansa girip girmediğini, vücut üzerinde yapılacak akupunktur ölçümleri ile ya da bazı bioenerjetik tekniklerle gözlemek mümkündür ancak, bu gözlemler, test-ölçüm olarak algılanmamalıdır. Bu ölçümler, cihaz tarafından yapılmaz, tecrübeli bir terapist tarafından algılanabilir. Ancak, bunlar, bildiğimiz anlamda testler olarak sunulmamalıdır.